Kurban Bayramı ve Önemi, İlk Kurban ile Habil'in Kurbanı Olan Koç

Kurban Bayramı, İslam dünyasında büyük bir öneme sahip olan dini bayramlardan biridir. Hz. İbrahim'in bağlılık ve itaat simgesi olan ilk kurban ve Hz. Adem'in oğlu olan Habil arasındaki bağ neydi?
12 Haziran 2024 Çarşamba - 12:25 (5 Ay önce)

Kurban Bayramı, İslam dünyasında büyük bir öneme sahip olan dini bayramlardan biridir. İslam dinine mensup olan milyonlarca Müslüman tarafından coşkuyla kutlanır. Bu bayram, Hz.İbrahim'in Allah'a olan bağlılığını ve itaatini simgeler ve her yıl Hicri takvime göre Zilhicce ayının 10. günü başlar.

Kurban Bayramı'nın kökeni, Hz. İbrahim ve oğlu Hz.İsmail'in hikayesine dayanır. Hz.İbrahim, bir gece rüyasında Hz.Allah'tan oğlunu kurban etmesi gerektiğine dair bir emir alır. Bu emir, İbrahim'in Allah'a olan sadakatini sınamak amacıyla verilmiştir. İbrahim, bu emre itaat ederek oğlunu kurban etmeye hazırlanırken, Allah ona bir koç gönderir ve oğlunu kurban etmekten vazgeçmesini söyler. Bu olay, Müslümanlar için fedakarlık, teslimiyet ve Allah'a bağlılığın sembolü olarak kabul edilir.

Kurban Bayramı, İslam dininin beş temel şartından biri olan Hac ibadeti ile de yakından ilişkilidir. Hac ibadetini yerine getiren Müslümanlar, bayramın ilk günü Mina'da kurban keserler. Kurban kesmek, Allah'a yakınlaşma amacı taşıyan bir ibadet olarak kabul edilir. Kurban edilen hayvanın etinin bir kısmı fakirlere dağıtılır, bir kısmı ise aile ve akrabalarla paylaşılır. Bu, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ruhunun pekiştirilmesine katkıda bulunur.

Kurban Bayramı, Müslüman toplumlarda sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın en yoğun yaşandığı dönemlerden biridir. Bayram boyunca, insanlar fakirlere, muhtaçlara ve kimsesizlere yardım eder, kurban etlerini paylaşarak kardeşlik ve dostluk bağlarını güçlendirirler. Aynı zamanda, bayram günleri aile ve akrabalarla bir araya gelme, ziyaretler yapma ve birlikte vakit geçirme fırsatı sunar. Bu da toplumsal birlikteliğin ve ailenin önemini vurgular.

İlk Kurban ve Habil ile Kabil

Hz. Adem in çocuklarından olan Habil ile Kabil'den Allah'a olan sadakatlerinin sınanması için en değerli mallarından kurban sunmaları istendi. Kabil ziraatçı, Habil ise hayvancılıkla uğraştığı için her ikisi de kendilerine uygun kurbanlar sundular yaratıcıya. Habil, en güzel koçu süsleyip getirdi kurban olarak. Kabil ise çürük meyveleri seçmişti. Aklınca, nasıl olsa Allah'ın yiyeceğe ihtiyacı yoktu, ne gerek vardı en iyi meyveleri sunup, boşa götürmeye. Niyeti ve düşüncesi ne olursa olsun, kâinatın sahibi yüce yaratıcıya layık gördüğü kurban ortadaydı işte: Üç-beş çürük meyve. 

 

Ertesi gün kurban sundukları tepeye geldiklerinde, Kabil'in kurbanı olan çürük meyvelerin yerli yerinde durduğunu, Habil'in kurbanı kınalı koçun ise kabul olunduğunu gördüler. Bu durumda iyice öfkelenen Kabil, peygamber babasından sonra Allahü Teâlâ’nın da hakemliğine razı olmadı ve kardeşini öldürmeye karar verdi. Hatta bunu kardeşinin yüzüne dahi haykırdı. Habil'in verdiği cevap, olgunluğunu gösteriyordu: "Sen beni öldürürsen, ben sana karşılık verip de senin gibi olmam. Âlemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım. Sen benim günahımı da yüklenip cehennem ehlinden olacaksın. Zâlimlerin cezası işte budur." (Mâide-28)

Habil’in Koçu Gökten İndirildi

Rivayete göre, asırlar sonra oğlu İsmail’i kurban etmek üzere Mekke'deki Sebir Dağı'na getiren Hz. İbrahim, gökten inen Habil'in sunduğu koçu kurban etmişti oğlu İsmail’in yerine. Zira Hz. İsmail’e inen koç, bu dağa indirilmişti. Yani o gün İsmail’i kurtaran koç, Habil’in kurbanı olan koçtu. (En doğrusunu Allahü Teâlâ bilir)

 

Neden Dünyadaki Koçlardan Biri Kesilmedi?

Kur’an’da “Büyük bir kurban / fidye” olarak ifade edilen hayvanın kimliği hakkında başkaca bir bilgi verilmemektedir. Onun cennetten veya Sebir dağından getirildiğine dair görüşler birer yorumdur. Doğru da olabilir, yanlış da olabilir. Ancak Kur'an'ın ifadesiyle bu “büyük bir kurban” ve “fidye”dir. Bu açıdan önemi de büyüktür.

Konuyla ilgili ayetler şöyledir:

“İbrahim dedi ki: “Şüphesiz ben Rabbime gideceğim. O beni dosdoğru yola iletecektir.
– “Rabbim! Bana salihlerden 
(bir oğul) ihsân et!”
–  Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdeledik.
– Çocuk, babasıyla beraber yürüyüp koşabilecek çağa erişince, İbrahim ona; “Yavrucuğum! Ben rüyamda seni boğazlıyor olduğunu görüyorum. Bir düşün, ne dersin?” dedi. Çocuk: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.” dedi.
– Her ikisi de Allah’ın emrine boyun eğip İbrahim çocuğu alnı üzerine yatırınca
– Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik.
– “Gerçekten sen rüyanı doğruladın. Şüphesiz, biz iyi iş yapanları böyle mükâfatlandırırız.”
– Şüphesiz bu, apaçık bir imtihandı.
–  Biz ona, 
(oğlunun yerine) büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.” (Saffat, 37/99-107).

Ayette geçen "büyük bir kurbanı fidye olarak verdik" kısmı, Elmalılı Hamdi Yazır, kısaca şöyle açıklar:

"Ve ona büyük bir kurbanlık ile fidye de verdik. Yani İbrahim (as)'e oğlunun yerine kesilmek için büyük bir kurbanlık kurtuluş fidyesi de verdik. Boğazlamaya başlamakla rüya gerçekleştirilmiş olup da "Rüyayı tasdik ettin" diye nida edildikten sonra fidyenin mânâsı ne olabilir? Bunu en güzel açıklayan yön şudur: Deniliyor ki, İbrahim (a.s.) bir oğlu olursa, Allah yolunda kurban edeceğini adamıştı. Sonra unutmuş, rüya bunu hatırlatmıştı. Onun için nida olunduğu zaman rüya gerçekleştirilmiş olmakla beraber adak yerini bulmamış olduğundan bu fidye onu böyle hüküm değiştirmek suretiyle tamamlamış ve ayrıca bir nimet olmuştur. Bundan dolayı İmam-ı Azam demiştir ki: "Çocuğunu kurban etmeyi adayana bir koyun kesmek vacib olur."

"Acaba o büyük kurbanlık ne idi ve büyüklüğü neresindeydi? Çokları cennetten gelme, beyaz ve bir rivayette emlah, yani alaca ve a'yen, iri gözlü bir koç idi demişler ki, Yahudilerin görüşü de buna uygundur."

Bazıları da Sebîr dağından inme bir va'l, yani dağ keçisi demişlerdir.

Büyüklüğünü de bazıları maddî olarak, iri yapılı diye, bazıları da manevî büyüklük ve önemle tefsir etmişlerdir.

"Yalnız bir peygamber değil, belki baba ve oğul iki peygamberin sıkıntısını kaldıran ve özellikle neslinden peygamberlerin sonuncusu gelecek bir peygamberin fidyesi olan ve cennetten gelen bir kurbanlık elbette büyük olur. Bazıları da demişlerdir ki, büyüklüğü ondan sonra sünnet ve din olması itibarıyladır. Ebu Bekir Verrak, bir nesilden değil, doğrudan doğruya yaratılmış olması bakımındandır, demiştir.

Fakat hatırlatmaya hacet yoktur ki, Kur'ân'ın "Büyük bir kurban" ifadesi bütün bunlardan daha kapsamlı ve daha büyüktür."

En doğrusunu Allah bilir.

Şimdiden Kurban Bayramınız Mübarek Olsun.

 


  • İslamiyet
  • Tarih



Yorumlar
Sende Yorumunu Ekle
Kullanıcı
0 karakter