Bebek İsimleri Listesi - H Harfi İle Başlayanlar
195
İsim | Cinsiyet | Köken | Anlamı |
Habban | Erkek | Arapça | Güney Arabistanda bir kasaba |
Habeşi | Erkek | Arapça | Habeşler gibi derisinin rengi çok koyu esmer olan kimse. Habeş ırkına mensup |
Habib | Erkek | Arapça | Sevgili. Seven, dost |
Habibe | Erkek | Arapça | (bkz. Habib |
Habibullah | Erkek | Arapça | Allahın sevgilisi. Hz. Peygamber |
Habil | Erkek | Arapça | Habil. Hz. Ademin oğullarından, Kabilin kardeşi, Kabil tarafından öldürülmüştür. Yeryüzünde ilk öldürülen kişidir |
Habinar | Erkek | Arapça | Nar tanesi |
Habir | Erkek | Arapça | 1. Taze, haberli, bilgili, agah, vakıf. 2. Cenab-ı Hak. |
Haccac | Erkek | Arapça | 1. Delil ikame eden. Delille galip olan. 2. Irak valisi olup, Hz. Muhammed soyuna ve taraflarına eziyet eden Yusuf b. Sakailnin unvanı. Yezidin komutanlarından. |
Hacce | Erkek | Arapça | 1. Hacca giden,Kabeyi ziyaret eden hacı kadın. 2. Bir çeşit akdiken. - Daha çok lakab olarak kullanılır. |
Hace | Erkek | Farsça | 1. Hoca. 2. Bilgin, öğretmen. 3. Çelebi, sahip, muallim, profesör. - Daha çok lakab olarak kullanılır. |
Hacer | Erkek | Arapça | 1. Taş, kaya. -Hacer-i Esved: Kabenin duvarında bulunan meşhur kara taş. 2. Hz. İsmailin annesi ve Hz. İbrahimin cariyesinin adı. |
Hacerunnur | Erkek | Arapça | Kükürt ile demirin birleşmesinden meydana gelen altın sarısı renginde |
Hacı | Erkek | Arapça | 1. Hacca giden, Kabeyi ziyaret eden, hacı. 2. Dini bir mahalli ziyaret eden kimse. |
Hacib | Erkek | Arapça | Birinin bir yere gitmesine engel olan. 2. Kapıcı. -Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır |
Hacir | Erkek | Arapça | 1. Hicret eden, bir başka yere geçen. 2. Sayıklayan. |
Haciyan | Erkek | Osmanlıca | Hacılar, hacc farizasını yerine getirmiş olan müslümanlar. |
Haddas | Erkek | Arapça | Çabuk kavrayan, anlayışlı, kavrayışlı. |
Hadi | Erkek | Arapça | 1. Yenilene yardım eden, yardımcı. 2. Hidayet eden, doğru yolu gösteren. Kılavuz, rehber. 3. Önde giden kimse. 4. Mızrak ucu. |
Hadic | Erkek | Arapça | Erken doğan oğlan çocuğu |
Hadice | Erkek | Arapça | Vakitsiz, erken doğan kız çocuğu. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. Hadice: Hz. Muhammed (s.a.s)in ilk eşi |
Hadid | Erkek | Arapça | 1. Keskin. 2. Demir. 3. Öfkeli, hiddetli, şiddetli, titiz. 4. Kuran-ı Kerimin 50. suresinin adı. |
Hadim | Erkek | Arapça | Hizmetkar, yardım eden. Hadim-i Harameyn: Harem-i Şerifin hizmetkarı. Hicazın alınmasından sonra Osmanlı sultanlarına verilen lakap |
Hadis | Erkek | Arapça | Hz.Muhammedin söz ve davranışları |
Hadise | Erkek | Arapça | Vâkıa, olay. Yeni bir şey, ilk defa olan. Haber. |
Hadiye | Erkek | Arapça | (bkz. Hadi) |
Hafaza | Erkek | Arapça | 1. İnsanın yaptığı işleri yazmakla görevli melekler. 2. Bekçiler. |
Hafi | Erkek | Arapça | 1. Çok ikram eden, insanı güler yüzle karşılayan. 2. Yalınayak yürüyen, koşan adam. |
Hafid | Erkek | Arapça | Erkek torun |
Hafide | Erkek | Arapça | |
Hafız | Erkek | Arapça | Ezberleyen / Özellikle Kuran-ı Kerimi ezbere okuyan |
Hafiz | Erkek | Arapça | 1. Allahın adlarındandır. Muhafaza eden, saklayan, esirgeyen, koruyan. 2. Kuranı ezbere bilen ve usulüne uygun okuyan kimse. |
Hafize | Erkek | Arapça | |
Hafizüddin | Erkek | Arapça | Dinin koruyucusu. - Daha çok unvan olarak verilir |
Hafsa | Erkek | Arapça | Hz. Ömerin kızı. Hz. Peygamberin zevcelerinden, Ümmü1-Müminin |
Hakan | Erkek | Türkçe | 1. Eski Türk ve Moğol hükümdarlarının kullandığı unvanlardan biri, hanlar hanı. 2. Kağan. |
Hakem | Erkek | Arapça | 1. Bir uzlaşmazlığın halli için tarafların üzerinde anlaştıkları kimse. 2. Çeşitli yarışmaları, müsabakaları idare eden kimse. 3. Jüri, bir yarışmada değerlendirme yapan kimse. 4. Allahın isimlerinden. Hüküm veren, karar veren, bütün meselelerin kendisine döndüğü hüküm sahibi. |
Hakgüzar | Erkek | Farsça | Hakkı tanıyan, haktan ayrılmayan |
Haki | Erkek | Farsça | ı. Yeşile çalan koyu sarı renk, toprak rengi. 2. Topraktan, toprağa mensup. Mütevazi kişi. |
Hakikat | Erkek | Arapça | l. Bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti. 2. Gerçek, doğru, gerçekten, doğrusu. 3. Sadakat, doğruluk, bağlılık, kadirbilirlik. |
Hakim | Erkek | Arapça | 1. Her şeye hükmeden, hikmet sahibi olan Allah. 2. Hükmeden, dava yargılama işine memur olan, yargıç. 3. Üstte bulunan. 4. Hekim, akıllı, becerikli. 5. Kadı, vali, amir, hükümdar, emir. |
Hakime | Erkek | Arapça | (bkz. Hakim) |
Hakime | Erkek | Arapça | Kişinin dilediği gibi kullanabilecek hakka malik olduğu malı (bkz. Harim) |
Hakimiyet | Erkek | Arapça | Hakimlik, amirlik, üstünlük, egemenlik. Sulta |
Hakkı | Erkek | Arapça | 1. Doğruluk ve insaf sahibi. 2. Bir insana ait olan şey. 3. Dava, iddiada hakikate uygunluk. 4. Emek. 5. Pay, hisse. 6. Layık, münasip. |
Haktan | Erkek | Türkçe | Allahtan gelen, Allahın verdiği |
Haktanır | Erkek | Türkçe | Herkesin hakkını gözeten kimse |
Halas | Erkek | Arapça | Kurtuluş, kurtulma |
Halaskar | Erkek | Arapça | Kurtarıcı |
Haldun | Erkek | Arapça | Devamlılar, sürekli olanlar |
Hale | Erkek | Arapça | Ayın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen ışıklı halka, ayla, ağıl |
Halef | Erkek | Arapça | 1. Babadan sonra kalan oğul. 2. Memurlukta, birinden sonra gelip onun yerine geçen kimse. |
Halenur | Erkek | Arapça | (bkz. Hale) |
Halid | Erkek | Arapça | 1. Sonsuz, daim, ebedi. 2. Bir yıldan çok yaşayan. 3. Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kullanılır. Halid b. Velid: Ünlü sahabi. Allahın kılıcı olarak anıldı. |
Haliddin | Erkek | Arapça | Dinin sonsuzluğu ölümsüzlüğü |
Halide | Erkek | Arapça | (bkz. Halid) |
Halife | Erkek | Arapça | 1. Halef, naib. 2. Hz. Peygamberin vekili ve dünyadaki müslümanların başı olan kimse. |
Halil | Erkek | Arapça | Samimi dost, Allahın dostu |
Halilullah | Erkek | Arapça | Allahın dostu. Hz. İbrahim (a.s.) |
Halim | Erkek | Arapça | 1. Sakin, sessiz. 2. Tabiatı yavaş olan, yumuşak huylu. Allahın isimlerindendir. "Abd" takısı alarak kullanılması tercih edilir. |
Halime | Erkek | Arapça | (bkz. Halim). Peygamberimizin (s.a.s) süt annelerinden |
Halis | Erkek | Arapça | 1. Hilesiz, katkısız. 2. Karışmamış, katışıksız, saf, hilesiz. Temiz. 3. Yalnız, sadece. - (bkz. Muhlis). |
Halise | Erkek | Arapça | (bkz. Halis) |
Halit | Erkek | Arapça | Süregelen, sürekli, geç yaşlanan |
Hallac | Erkek | Arapça | Pamuk, yatak, yorgan atan kimse. - Hallac-ı Mansur: 922 yılında "Ene1-Hak" dediği için asılan ve divan edebiyatında adına sık sık rastlanılan ünlü sufı |
Haluk | Erkek | Arapça | İyi huylu, insaniyetli, geçim ehli olan |
Haman | Erkek | Arapça | Hz. Musaya karşı acımasızca mücadele eden Mısır Firavununun veziri |
Hamase | Erkek | Arapça | Yiğitlik, kahramanlık şiirleri, marşlar |
Hamaset | Erkek | Arapça | 1. Cesaret, kahramanlık, yiğitlik. 2. Kahramanca şiir. |
Hamdi | Erkek | Arapça | 1. Allahı övmek. 2. Allaha şükretmek. 3. Şükreden, şükredici. |
Hamdiye | Erkek | Arapça | (bkz. Hamdi) |
Hamdullah | Erkek | Arapça | Allahın övgüsü |
Hami | Erkek | Arapça | Himaye eden, koruyan, koruyucu, sahip çıkan, gözeten |
Hamid | Erkek | Arapça | 1. Koru sönmediği halde alevi sönen ateş. 2. Hamdeden, şükreden kul. 3. Hz. Pey. (s.a.s)in lakaplarından. |
Hamid | Erkek | Arapça | Övülmeye değer. - Allahın isimlerinden (bkz. Abdülhamid). - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır |
Hamide | Erkek | Farsça | (bkz. Hamid) |
Hamil | Erkek | Arapça | 1. Yüklü. Gebe. 2. Sahip, malik. 3. Taşıyan, gözeten. 4. Uhdesinde bir poliçe bulunan. 5. Hamil-i vahy: Cebrail (a.s.). |
Hamit | Erkek | Arapça | Şükredici, hamdedici |
Hamiye | Erkek | Arapça | 1. Himaye eden, koruyan korucu. 2. Kayıran, kayırıcı. |
Hamiyet | Erkek | Arapça | 1. Milli onur ve haysiyet. 2. İnsanlık, fazilet. 3. İzzeti nefs. |
Hammad | Erkek | Arapça | -1. Çok hamdeden, çok şükür ve dua eden. Hammad b. Ebu Süleyman: Hadisçi. Tabiindendir |
Hammade | Erkek | Arapça | (bkz. Hammad) |
Hamra | Erkek | Arapça | Daha, pek çok kızıl, kırmızı. - el-Hamra: İspanyanın Gırnata şehrinde Araplardan kalma meşhur saray |
Hamza | Erkek | Arapça | 1. Arslan. 2. Heybetli, azametli demektir. - Hz. Peygamberin amcası, Mekke döneminde müslüman olmuş, Uhud Savaşında Vahşi tarafından şehid edilmiştir. |
Han | Erkek | Türkçe | 1. Hükümdar. Eski Türklerde Hakan da denen devlet reisi. 2. Yolcuların misafir olduğu bina. Kervansaray. Otel. * Ticaret ehlinin sakin olduğu yer. 3. Okuyan, okuyucu, çağıran manasına gelir. Meselâ: Duâ-hân : (Niyaz ve tazarrukârane bir tezellül ile) duâ okuyan. |
Hanbeli | Erkek | Arapça | Ahmed b. Muhammed b. Hanbel (Öl. 855): Ehli sünnetin dört ana mezhebinden birisi olan Hanbeli mezhebinin imamı. |
Handan | Erkek | Farsça | 1. Gülen, gülücü. 2. Güler yüzlü, sevimli. |
Hande | Erkek | Farsça | 1. Açılış, açılma. 2. Gülme, gülüş. |
Handegül | Erkek | Farsça | Gülün açması |
Hanedan | Erkek | Farsça | Kökten, asil ve büyük aile |
Hanef | Erkek | Arapça | Doğruluk, istikamet |
Hanefi | Erkek | Arapça | İmamdı Azam Ebu Hanifenin mezhebinden olan. Hanefi mezhebine mensup kişi |
Hanif | Erkek | Arapça | l. Tek Allaha, Allahın birliğine inanan. 2. İslam inancına sıkı ve samimi olarak bağlanan. 3. Hz. Muhammed (s.a.s)in tebliğinden önce Mekkede tek Allaha inananlar. |
Hanife | Erkek | Arapça | (bkz. Hanif) |
Hanifi | Erkek | Arapça | Mezhep, Bknz Hanefi |
Hanım | Erkek | Türkçe | 1. Kadınlar için kullanılan saygı sözü. 2. Eş, karı, zevce. 3. Ev sahibesi. |
Hannan | Erkek | Arapça | Çok acıyan, çok merhametli. Allahın isimlerinden "abd" takısı alarak isim yapılır. Abdülhannan. |
Hannas | Erkek | Arapça | Şeytan. - İsim olarak kullanılmaz |
Hanne | Erkek | Bilinmiyor | Hz. Meryem’in annesinin ismidir. |
Hansa | Erkek | Arapça | Arapların en büyük ünlü hanım şairi. Müslüman olmuştur |
Hansoy | Erkek | Türkçe | (Han sülalesine mensup |
Hanzade | Erkek | Farsça | Hükümdar çocuğu |
Hanzala | Erkek | Arapça | Eshâb-ı kirâmdan olan ve Uhud savaşı şehitlerindendir. |
Hanzale | Erkek | Arapça | Doğu Arabistanda bir Arap kabilesi |
Hare | Erkek | Farsça | 1. Sert taş, kaya. 2. Meneviş, menevişli kumaş. |
Harem | Erkek | Arapça | 1. Yasak kılınmış mukaddes olan şey. 2. Evlerde yabancı erkeklerin girmesine izin verilmeyen, kadınlara ait bölüm. 3. İç avlu. 4. Hicazda ihrama girilen yerden Kabeye dek uzanan bölüm. 5. Mekke-Medinenin ismi. |
Harika | Erkek | Arapça | İmkanların üstünde olup insanda hayret uyandıran şey. |
Harim | Erkek | Arapça | 1. Biri için kutsal olan şeyler. 2. Harem dairesi, harem. 3. Evin içi gibi, başkalarına kapalı olan yer. 4. Bir evin civarı. 5. Avlu. 6. Ortak, şerik. 7. Hacıların, hac zamanı giydikleri giysi. |
Haris | Erkek | Arapça | 1. Muhafız, bekçi, gözcü. 2. Koruyan, koruyucu. 3. Son derece hırslı olan. 4. Yemende bir Arap kabilesinin adı. |
Harise | Erkek | Arapça | (bkz. Haris) |
Harizm | Erkek | Farsça | Amuderyanın aşağı kısmının her iki yanında bulunan ülke. Bu ülkede XIII. yya kadar dilini muhafaza ederek yaşamış olan İran kavminin adı |
Harman | Erkek | Arapça | 1. Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması. Bu işin yapıldığı mevsim, sonbahar. 2. Birçok çeşitten birer parça alıp yeni bir bileşim oluşturmak. |
Harras | Erkek | Arapça | Ekinci, çiftçi, toprağı işleyip ekin eken |
Harun | Erkek | Arapça | Kuran-ı Kerimde bahsedilen peygamberlerdendir. Musa Peygamberin büyük kardeşi. Firavun erkek çocukların öldürülmesi emrini kaldırdıktan sonra doğmuştur. Hz. Musadan 3 sene sonra doğduğu söylenir |
Harut | Erkek | Arapça | 1. Arkadaşı Marut ile tanınan melek, büyü ve sihir ile uğraştıkları için kıyamete kadar kalmak üzere Babilde bir kuyuya hapsedilmişlerdir. 2. Babil halkına korunmaları için büyü öğreten iki melekten biri, sihir yapar. - İsim olarak kullanılmaz. |
Harzem | Erkek | Farsça | (bkz. Harizm) |
Hasafet | Erkek | Arapça | 1. Hükümde sağlamlık, kuvvet ve olgunluk. 2. Görüş sağlamlığı. |
Hasan | Erkek | Arapça | Güzellik, iyilik, hüsn sahibi olmak. Hasan b. Ali b. Ebi Talib: Ali (r.a.)’nin büyük oğlu. Peygamber Efendimizin torunu. Kur’an’da geçen kelimelerdendir |
Hasbek | Erkek | Türkçe | Dürüst, iyi, saf insan |
Hasbi | Erkek | Türkçe | İsteyerek ve karşılık beklemeksizin yapılan |
Hasbinur | Erkek | Arapça | (bkz. Hasibe) |
Haseki | Erkek | Arapça | Hükümdarların hizmetine tahsis edilmiş şahıs ve zümrelere verilen ad |
Hasen | Erkek | Arapça | 1. Güzel, süslü. 2. Güzel işler, hayırlar. Hasan şeklinde kullanılır. |
Haseni | Erkek | Arapça | Hasene ait |
Hasgül | Erkek | Arapça | Değerli, eşsiz gül |
Hashanım | Erkek | Arapça | 1. Çıtıpıtı, ince, narin kadın. 2. Bilge, değerli kadın. - Birleşik isim. |
Hasib | Erkek | Arapça | 1. Hayır sahibi, eliaçık, cömert. 2. Değerli, itibarlı, soyu temiz, muhterem, saygın, şahsi meziyet sahibi. 3. Muhasebeci, sayman. |
Hasibe | Erkek | Arapça | (bkz. Hasib) |
Hasif | Erkek | Arapça | Hasafetli, aklı başında olgun adam |
Hasife | Erkek | Arapça | (bkz. Hasif) |
Haşim | Erkek | Arapça | 1. Haşmetli, gösterişli, muhteşem. 2. Kuru ekmek kırıntısı doğrayan. - Ezen, kıran, yaran, parçalayan. - Ben-i Haşim Hz. Peygamberin (s.a.s) soyu. |
Haşimî | Erkek | Arapça | Haşime mensup, Haşimilerden olan |
Hasip - Hasbi | Erkek | Bilinmiyor | Kişisel değeri olan, ünlü bir soydan gelen |
Haşır | Erkek | Arapça | Toplayan, cem’eden, haşreden. |
Haskız | Erkek | Türkçe | İyi nitelikleri kendinde toplamış genç kız |
Haslet | Erkek | Arapça | İnsanın yaratılışındaki huyu, tabiatı, mizacı |
Haşmeddin | Erkek | Arapça | Dinin büyüklüğü, ihtişamı |
Haşmet | Erkek | Arapça | İhtişam, gösterişlilik, heybet, büyüklük. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır |
Hasna | Erkek | Arapça | İffetli, şerefli, namuslu. - (bkz. Hesna) |
Haspolat | Erkek | Türkçe | Katışıksız, saf, çelik gibi |
Hasret | Erkek | Arapça | 1. Ele geçirilemeyen veya elden kaçırılan bir nimete veya kıymetli şeye üzülüp yanmak. 2. İç çekme, inleme, üzüntü, iç sıkıntısı, keder, zahmet, eseflenme, özleyiş. |
Hatay | Erkek | Türkçe | İl adı Antakya olan kentimizin adı |
Hatem | Erkek | Arapça | 1. Mühür, üstü mühürlü yüzük. 2. En son. 3. Hatemül-Enbiya: Peygamberlerin sonuncusu, Hz. Muhammed. 4. Halemi Tai: Arap kabileleri arasında tanınmış "Tayy" kabilesine mensup ve cömertliğiyle meşhur olan "İbn Abdullah b. Sad"ın lakabı. 5. Çok cömert olan. |
Hatemi | Erkek | Arapça | Sonuncu en son olan / Mühürcü |
Hatib | Erkek | Arapça | 1. Hitab eden, söz söyleyen. 2. Camide hutbe okuyan. 3. Güzel, düzgün konuşan kimse. Sahabe isimlerindendir. |
Hatice | Erkek | Arapça | Erken doğan kız çocuğu. Hz. Haticetül-Kübra; Hz. Peygamberin ilk eşi ve 6 çocuğunun annesi. Ümmül-Müminin |
Hatif | Erkek | Arapça | 1. Kuvvetli, sert ve tiz bir sesle tebliğ veya davet eden kimse. 2. Göz kamaştıran. 3. Göze görünmeyen |
Hatife | Erkek | Arapça | (bkz. Hatif) |
Hatim | Erkek | Arapça | 1. Sona erdiren, bitiren. 2. Mühürleyen, mühürleyici. |
Hatime | Erkek | Arapça | (bkz. Hatim) |
Hatır | Erkek | Arapça | 1. Şan ve şeref sahibi. 2. Yüce, ulu. 3. Tehlikeli. |
Hatıra | Erkek | Arapça | Hatıra gelen, hatırda kalan şey, andaç |
Hatırnevaz | Erkek | Farsça | Gönlü okşayan, hatırnaz |
Hatırsaz | Erkek | Farsça | Gönül yapan, hoşnut eden |
Hatun | Erkek | Arapça | 1. Kadın. 2. Eş, zevce. 3. Eskiden yüksek kişilikli kadınlara ya da hakan eşlerine verilen unvan.- Örfte isim olarak kullanılır. |
Haver | Erkek | Farsça | 1. Şark, doğu. 2. Güneşin doğduğu gün. |
Havin | Erkek | Kürtçe | Yaz Gecesi |
Havle | Erkek | Arapça | 1. Etraf, çevre, güç, kuvvet. 2. Sahabe hanımlarından birisi. Hakkında ayet inmiştir. |
Havsa | Erkek | Türkçe | Bağır. * Bağırın yanındakiler. |
Havva | Erkek | Arapça | Esmer kadın. Havva: Hz. Adem (a.s.)’in karısı, ilk kadın. Adem (a.s) cennette uyurken sol kaburga kemiğinden yaratılmıştır. İnsan soyunun başlangıcı yani türeyiş, onların bir arada yaşamaya başlamasıyla vaki olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de TÂ HÂ suresinde geçmektedir. |
Hay | Erkek | Arapça | 1. Canlı, diri. 2. Allahın sıfatlarından. - "abd" takısı alarak kullanılır. "Abdülhay". |
Haya | Erkek | Arapça | l. Utanma, sıkılma. 2. Ar, namus, edep. 3. Allah korkusu ile günahtan kaçınma. |
Hayal | Erkek | Arapça | 1. İnsanın kafasında canlandırdığı şey. 2. Bir olay veya eşyanın zihinde kalan izi. 3. Gerçekte olmadığı halde görüldüğü sanılan şey, görüntü. |
Hayali | Erkek | Arapça | 1. Hayal niteliğinde ya da hayal ürünü olan. 2. Kanuni Sultan Süleyman devrinin büyük şairlerinden biri |
Hayat | Erkek | Arapça | 1. Yaşayan, diri. 2. Canlılarda doğumdan ölüme kadar geçen süre. 3. Yaşama, yaşayış. |
Hayatefza | Erkek | Farsça | Hayat artıran |
Hayatengiz | Erkek | Farsça | Yaşatan, yaşamaya zorlayan |
Hayati | Erkek | Arapça | 1. Dirilik, canlılık. 2. Büyük önem taşıyan. 3. Hayata, yaşayışa ait, hayatla ilgili. |
Haydar | Erkek | Arapça | 1. Arslan, esed, gazanfer, şir. 2. Cesur, yiğit adam. 3. Hz. Alinin lakabı. |
Hayim | Erkek | Arapça | 1. Şaşkın, hayrette. 2. Sevgiden dolayı şaşkına dönmüş. |
Hayko | Erkek | Ermenice | Zamanında bir klonu kurtarmıs cesur kurtarıcı anlamına gelmektedir. |
Hayme | Erkek | Arapça | Çadır |
Hayr | Erkek | Arapça | İyi, faydalı, hayırlı, yarar. Hayrul-Vera: Halkın, alemin hayırlısı, Hz. Muhammed. Hayrul-Beşer: İnsanların hayırlısı, Hz. Muhammed. |
Hayran | Erkek | Arapça | 1. Şaşmış, şaşa kalmış, şaşırmış. 2. Çok tutkun. 3. Aşırı derecede sevgi duyan. |
Hayrat | Erkek | Arapça | 1. Sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler, iyilikler. 2. Sevap için kurulan müessese. |
Hayreddin | Erkek | Arapça | Dinin hayırlı eylediği mübarek kıldığı insan. -Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır |
Hayret | Erkek | Arapça | Şaşma, şaşırma, şaşakalmış, ne yapacağını bilmeme |
Hayrettin | Erkek | Arapça | Hayır eden, hayır sahibi |
Hayri | Erkek | Arapça | Hayırla, iyilikle ilgili, uğur ve kutluluğa ait |
Hayriye | Erkek | Arapça | (bkz. Hayri) |
Hayrullah | Erkek | Arapça | Allahın hayırlı ettiği erkek |
Hayrulnisa | Erkek | Arapça | Sevinç, mutluluk ve huzur |
Hayrunnisa | Erkek | Arapça | Kadınların hayırlısı |
Haysiyet | Erkek | Arapça | Şeref, onur, itibar, değer |
Hayyam | Erkek | Arapça | 1. Çadırcı. 2. İranın meşhur şairlerinden Ömer Hayyam, |
Hazal | Erkek | Arapça | Kuruyup dökülen ağaç yaprakları |
Hazan | Erkek | Farsça | Sonbahar, güz |
Hazar | Erkek | Arapça | 1. Sabit meskeni olanların oturdukları memleket. 2. Barış ve güven. |
Hazel | Erkek | Arapça | İşaret bırakan sevilen insan anlamındadır. |
Hazen | Erkek | Arapça | Üzüntü. Gam, keder |
Hazer | Erkek | Arapça | Deniz, bahr, büyük su |
Hazım | Erkek | Arapça | Hazmeden, hazimli, ihtiyatlı, akıllı, işinde gözü açık, sağlam olan |
Hazim | Erkek | Arapça | Zafer kazanan, galip, hazimete uğratan |
Hazime | Erkek | Arapça | Sindirici kuvvet, (bkz. Hazim) |
Hazin | Erkek | Arapça | 1. Hüzünlü, üzüntülü, acıklı. 2. Üzüntü veren, gamlandıran, kederlendiren. |
Hazine | Erkek | Arapça | 1. Devlet malının parasının saklandığı yer. 2. Gömülü ya da saklıyken bulunan değerli şeyler. |
Haziz | Erkek | Arapça | 1. Mesud, mutlu. 2. Hisse ve nasibi olan. |
Hazize | Erkek | Arapça | (bkz. Haziz) |
Hazlan | Erkek | Arapça | 1. Terketmek. 2. Allah ilminde, Allahın insanı lütuf ve nusretinden mahrum etmesi. İsim olarak kullanılmaması daha uygundur. |
Hazra | Erkek | Arapça | 1. Yeşil, sebze, hadra. 2. Gökyüzü. 3. Türk musikisinde mürekkep bir makam. |
Hazrec | Erkek | Arapça | 1. Bir Arap kabilesinin ismi. 2. Hz. Peygamberi Mekkeli muhacirlerle, Medinede kabul eden ve ilk İslam devletinin temelini teşkil eden ensarın en önemli kolu. |
Hebib | Erkek | Arapça | Rüzgar |
Hebun | Erkek | Kürtçe | Varlık, yaratılmış olan anlamındadır. |
Hecil | Erkek | Arapça | İki dağın arasındaki kısım, vadi, dere |
Hedef | Erkek | Arapça | 1. Nişan, nişan alınacak yer alanı. 2. Meram, maksat, gaye, amaç. |
Hediye | Erkek | Arapça | 1. Hediye, armağan. 2. Karşılıksız verilen şey. - Hediyetullah: Allahın hediyesi. |
Heja | Erkek | Kürtçe | Biricik, kıymetli, değerli, makbul. |
Hekim | Erkek | Arapça | 1. İnsan hastalıklarının teşhis ve tedavisi ile uğraşan kimse, doktor. 2. Hikmet sahibi kişi, filozof |
Helen | Erkek | Yunanca | Hēlēnē, hēlios (güneş) ile bağlantılı olabilir. |
Helin | Erkek | Kürtçe | Eriten, yakan. Bu isim hakkında daha fzla fikir sahibi arkadaşlar bize ulaşabilirler. |
Henna | Erkek | Arapça | Kına ağacı, (bkz. Kına) |
Heper | Erkek | Türkçe | Cesur, yiğit kimse |
Hepgül | Erkek | Türkçe | 1. Gül gibi güzel kadın. 2. Neşeli ol. |
Hepşen | Erkek | Türkçe | (bkz. Hepgül) |
Hepyener | Erkek | Türkçe | (bkz. Heper) |
Hesna | Erkek | Arapça | 1. Güzel kadın. 2. Hanım, kadın. |
Heval | Erkek | Kürtçe | Arkadaş, Yoldaş, Dost anlamlarını taşır. |
Hevidar | Erkek | Kürtçe | Umutlu. |
Hewar | Erkek | Kürtçe | Çığlık, haykırış. |
Heyban | Erkek | Arapça | 1. Korkunç, korku veren. 2. Çok utangaç. |
Heybet | Erkek | Arapça | 1. İnsanlarda korku ile birlikte saygı uyandıran görünüş. 2. Karizma, doğal etkileyiş. |
Heysem | Erkek | Osmanlıca | Toy kuşunun yavrusu. Tavşancıl yavrusu. Akbaba yavrusu. Kurt eniği. |
Hezan | Erkek | Kürtçe | Güçbirliği, Toprak damlarda yük taşıyıcı ağaç kolon. |
Hezar | Erkek | Farsça | 1. Bülbül. 2. Çok, pek çok. 3. Bin. |
Hezare | Erkek | Arapça | Afganistanın dağlık kesiminde oturan bir kabile |
Hezarfen | Erkek | Farsça | Çok bilen, elinden her iş gelen. Bin türlü iş beceren. Hezarfen Ahmet Çelebi: Türk bilgini. Yapay kanatlarla ilk defa uçma deneyimini başaran adam |
Hibe | Erkek | Arapça | Bağışlama, bağış |
Hibetullah | Erkek | Arapça | Allahın bağışlaması, bağışı |
Hicab | Erkek | Arapça | 1. Utanma, sıkılma. 2. Perde, ikişeyi birbirinden ayırmaya yarayan perde. |
Hicabi | Erkek | Arapça | (bkz. Hicab) |
Hicazi | Erkek | Arapça | Hicaza mensub. Hicazla alâkalı. Hicaz : Arabistan’da Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’nin bulunduğu mıntıka (bölge). |
Hicran | Erkek | Arapça | 1. Ayrılık. 2. Unutulmaz acı, keder. |
Hicret | Erkek | Arapça | 1. Bir memleketten, başka bir memlekete göç ediş. 2. Rasulullahın Mekkeden Medineye göç etmesi, takvim başlangıcı olan Miladi 622 yılında vuku bulmuştur. |
Hicri | Erkek | Arapça | Göç eden / Hicrete ait, hicretle ilgili |
Hiçsönmez | Erkek | Türkçe | (bkz. Sönmez) |
Hiçyılmaz | Erkek | Türkçe | (bkz. Yılmaz) |
Hidayeddin | Erkek | Arapça | Dinin gösterdiği doğru yol |
Hidayet | Erkek | Arapça | Hak yoluna doğru yola girme. 2. Müslüman olmak |
Hidayetullah | Erkek | Arapça | Allah’ın hidayeti. |
Hıdır | Erkek | Arapça | (bkz. Hızır) |
Hidiv | Erkek | Arapça | İmtiyazlı, Mısır valisi veya bu valinin ünvanı |
Hıfzı | Erkek | Arapça | 1. Saklama, koruma ile ilgili. 2. Ezberleme, akılda tutma. |
Hıfziye | Erkek | Arapça | (bkz. Hıfzı) |
Hıfzullah | Erkek | Arapça | Allahın koruması, saklaması |
Hıfzurrahman | Erkek | Arapça | Merhamet eden, acıyan. Allahın koruyuculuğu. Allahın uhdesinde |
Hikem | Erkek | Arapça | Hikmetler |
Hikmeddin | Erkek | Arapça | Dinin hikmeti. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır |
Hikmet | Erkek | Arapça | 1. Hakimlik, feylesofluk. 2. Sebeb, gizli, Allahın hikmeti. 3. Felsefe. 4. Ahlaki söz, öğüt verici, kısa öz, öğretici söz. |
Hikmetullah | Erkek | Arapça | 1. Ancak Allahın bileceği iş. 2. Allahın hikmeti. |
Hila | Erkek | Arapça | Hükümdarın taltif etmek istediği kimseye verdiği kıymetli elbise. Hilat |
Hilal | Erkek | Arapça | 1. Hilal, yeni ay şeklinde olan ay, ayça, gençay. 2. Bir yazı sitili. 3. Hilaliyye: Kadiri tarikatı şubelerinden birinin adı. |
Hilmi | Erkek | Arapça | Yumuşak huylu, sakin tabiatlı |
Hilmiye | Erkek | Arapça | (bkz. Hilmi) |
Hilye | Erkek | Arapça | 1. Süs, zinet, cevher. 2. Güzel sıfatlar. 3. Güzel yüz. 4. Bir yazı sitili. 5. Hz. Muhammedin mübarek vasıflarını ve güzelliklerini anlatan manzum ve mensur eser. |
Himayet | Erkek | Arapça | Koruma, korunma |
Himmet | Erkek | Arapça | 1. Gayret, emek, çalışma, çabalama. Yüksek irade. 2. Ermiş kimsenin tesiri. 3. Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır. |
Himyer | Erkek | Arapça | Yemende bir kavmin adı |
Hıncal | Erkek | Türkçe | Öc al |
Hind | Erkek | Arapça | 1. Hindistan. 2. Sahabeden Ebu Süfyanın karısı. |
Hira | Erkek | Arapça | Suudi Arabistan’daki Hz.Muhammed’in peygamberlik görevini aldığı Hira Dağı |
Hiram | Erkek | Farsça | Salınma, salınarak edalı yürüme |
Hiranur | Erkek | Arapça | Mekke ’ de bulunan Hira Dağı (Cebel-i Nur). Hz. Muhammed ’e ilk vahiy bu dağda iken gelmiş ve Cebrâil isimli vahiy meleğini ilk defa bu dağda gerçek haliyle görmüştür. |
Hişam | Erkek | Arapça | Nisam el-Melik: Emevi halifesi |
Hisar | Erkek | Arapça | 1. Kuşatma, etrafını sarma. 2. Kale etrafı islihkamlı bent. |
Hivda | Erkek | Kürtçe | Ay doğdu |
Hivdağ | Erkek | Kürtçe | Dağ Çiçeği |
Hivel | Erkek | Türkçe | Eski tükçede güneş anlamına gelir. Zeval. * Bir yerden başka yere intikal, tahavvül etmek |
Hıyre | Erkek | Farsça | Kamaşık, donuk, fersiz göz |
Hizber | Erkek | Arapça | 1. Arslan, esed, gazanfer, şir, bahadır. 2. Cesur, yürekli adam. |
Hizbullah | Erkek | Arapça | Allaha inananlar topluluğu |
Hızır | Erkek | Arapça | 1. Yeşil. Yeşillik. 2. Kehf suresinde 59-81. ayetlerde bahsi geçen ve Hz. Musanın onunla buluşarak imtihan olunduğu şahsın müfessirlerin ekseriyetinin üzerinde ittifakla durdukları ismi. Hızır hakkında çok çeşitli rivayetler vardır. |
Hızır Bey | Erkek | Arapça | İstanbulun fethinden sonra oranın ilk kadısı olan Türk alimi ve şairi |
Hızırhan | Erkek | Arapça | Seyyid. Seyyidi sülalesinin kurucusu, Malik Süleymanın oğlu |
Hızlan | Erkek | Türkçe | Hız kazan, hızını artır |
Hizran | Erkek | Farsça | 1. Hezaren ağacı. 2. Harun er-Reşidin annesi. |
Hoşeda | Erkek | Farsça | Hareket ve davranışı hoş, güzel. Cazibeli |
Hoşendam | Erkek | Farsça | Boyu bosu güzel, düzgün olan |
Hoşfidan | Erkek | Farsça | Güzel endamlı, boylu boslu kadın |
Hoşkadem | Erkek | Farsça | Ayağı uğurlu |
Hoşneva | Erkek | Farsça | Güzel sesli |
Hoşnigar | Erkek | Farsça | Güzel, hoş sevgili |
Hoşten | Erkek | Farsça | Güzel vücutlu |
Huban | Erkek | Farsça | Güzeller, sevgililer. |
Hubeyb | Erkek | Arapça | 1. Küçük taze buğday taneceği. Tanecik. Hubeyb b. Adiyy el-Ensarî (Öl. 625): İslamın ilk şehitlerindendir. Uhudun ardından tutsak edildi ve Mekkeye köle olarak götürüldü. Uhudta öldürülen Harise mukabil, işkence edilerek vahşi bir biçimde kazığa vuruldu ve şehid oldu. |
Hubter | Erkek | Farsça | Pek güzel, en güzel |
Hüccet | Erkek | Arapça | Delil |
Hüccet | Erkek | Arapça | 1. Senet, vesika, delil. 2. Seçkin alimlere verilen unvan. - Hüccetül-İslam: Gazali. |
Huceste | Erkek | Farsça | Uğurlu, hayırlı, kutlu |
Hucurat | Erkek | Arapça | 1. Hücreler odalar. 2. Kuran-ı Kerimin 49. suresinin adı. |
Hud | Erkek | Arapça | Hz. Hud (a.s). Ad kavmine gönderilen peygamber. -Kuranda ismi geçen 24 peygamberden biridir. Dalalet ve sapıklık içinde olan kavmini ıslah için çok uğraştı fakat onlar, Huda inanmadılar ve ani bir fırtına ile yok olarak tarihten silindiler |
Huda | Erkek | Arapça | 1. Doğru yol gösteren, hidayet eden. 2. Allahın isimlerinden. 3. Kuran-ı Kerim. Ek almadan isim olarak kullanılmaz. Hudanur gibi. |
Hüdai | Erkek | Arapça | (bkz. Hüdayi) |
Hudavendi | Erkek | Farsça | 1. Hükümdarlık. 2. Efendi, sahip, maliklik. 3. Hakim, hükümdar. |
Hudavendigar | Erkek | Farsça | 1. Sahip, hükümdar, bay. 2. Fars edebiyatında Allah manasında kullanılır. |
Hüdavendigar | Erkek | Farsça | 1. Amir, hükümdar. 2. Osmanlı padişahlarından I. Muradın ünvanı. |
Hüdaverdi | Erkek | Arapça | Allah verdi, çocuk özlemi çeken aileler ilk çocuklarına genellikle bu adı verirler |
Hudayi | Erkek | Farsça | Allaha mensup, Allahın yarattığı |
Hudeybiye | Erkek | Arapça | 1. Mekkeden ağır yürüyüşle 17 km mesafede bir vadi. 2. İslam tarihinde Hudeybiye Musalahası olarak bilinen anlaşmanın yapıldığı yer. |
Hulagu | Erkek | Farsça | Moğol hükümdarı olup, İranda Moğol hanedanının kurucusudur |
Huleyde | Erkek | Arapça | Anlamını bilenler bize yardımcı olabilirlerse seviniriz. |
Hulin | Erkek | Türkçe | Uygurlarda bir yüksek dağ adı. |
Hulki | Erkek | Arapça | 1. Hulk, yaratılışla ilgili, doğal tabi. 2. İyi ahlaklı, iyi huylu. |
Hulusi | Erkek | Arapça | 1. Halis olan, saf, iç temizliği. 2. Samimi, candan. -(bkz. Halis). |
Hülya | Erkek | Arapça | Kuruntu |
Hüma | Erkek | Arapça | 1. Devlet kuşu. 2. Saadet, mutluluk. |
Hüma | Erkek | Farsça | 1. Bir çeşit diken. 2. Devlet kuşu. 3. Saadet. Mutluluk |
Humeyra | Erkek | Arapça | 1. Beyaz tenli kadın. 2. Hz. Aişenin lakabı. |
Hümeyra | Erkek | Bilinmiyor | Aklık, beyazlık |
Hümeze | Erkek | Arapça | Birini arkasından çekiştirmek. Kuran-ı Kerimin 104. suresinin adı. İsim olarak kullanılmaz |
Hunalp | Erkek | Türkçe | Cesur, kahraman |
Hunde | Erkek | Arapça | Sükun, sulh ve mütareke, (bkz. Hudeybiye) |
Hüner | Erkek | Farsça | Bir işte gösterilen incelik ve beceriklilik, maharet, ustalık marifet |
Hünkar | Erkek | Farsça | 1. Uğurlu. 2. 15-29 yaş arasında Osmanlı Sultanlarına verilen isim. |
Hür | Erkek | Arapça | Özgür, bağımsız |
Hüray | Erkek | Türkçe | Ay gibi özgür, ay kadar bağımsız |
Hürcan | Erkek | Türkçe | (bkz. Hüray). |
Hurdaz | Erkek | Farsça | Farsların kullandığı şemsi senenin 3. ayına verilen isim |
Hürdoğan | Erkek | Türkçe | (bkz. Hüray) |
Hüreyre | Erkek | Arapça | Kedicik, kedi yavrusu. - Ebu Hüreyre: Ashab-ı Kiramdan en çok hadis rivayet eden sahabi. Kedi yavrularını çok sevdiği için bu ismi aldığı söylenir. |
Hürgül | Erkek | Türkçe | Gül gibi özgür güzel |
Huri | Erkek | Arapça | 1. Cennet kızı. 2. Sevgili. - Daha çok lakab olarak kullanılır. Kur’an-ı Kerim’de Vakı’a, Rahman, Tur, Duhan Surelerinde Geçmektedir. |
Huriser | Erkek | Farsça | Cennet kızlarının başı, hurilerin başı |
Huriye | Erkek | Arapça | Coşkunluk hallerinde hurilerle buluştuklarına inanan bir tarikat |
Hürkal | Erkek | Türkçe | Esir olma |
Hürkan | Erkek | Türkçe | Özgür soydan gelen |
Hürmet | Erkek | Arapça | Saygı |
Hürmüz | Erkek | Farsça | 1. Zerdüştlerin hayır tanrısı. 2. Eski İran takviminde güneş yılının ilk günü. 3. Jüpiter, müşteri, erendiz. 4. Sasani sülalesinden 5. padişahın adı. |
Hürol | Erkek | Türkçe | (bkz. Hürkal) |
Hurrem | Erkek | Farsça | 1. Şen, sevinçli, güleryüzlü, gönülaçan, taze, hoş. 2. Bir yazı sitili. 3. Hurrem Sultan: Kanuni Sultan Süleymanın gözde zevcelerinden. Osmanlı siyasetinde etkin rol oynayan hanımlardan. |
Hürrem | Erkek | Farsça | 1. Yeşil taze. 2. Gönülaçıcı. 3. Şen şakrak, sevinçli. |
Hürriyet | Erkek | Arapça | 1. Hürlük, serbestlik. 2. İstediğini herhangi bir engelle karşılaşmadan karar dairesi içinde yapabilme hali. |
Hürsel | Erkek | Türkçe | (bkz. Hürol) |
Hürsev | Erkek | Türkçe | Hürriyeti seven kişi |
Hurşid | Erkek | Farsça | Güneş, aftab, mihr, şems. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır |
Hurşit | Erkek | Farsça | Güneş |
Hüryaş Ar | Erkek | Türkçe | (bkz. Hürsev). |
Hüsam | Erkek | Arapça | Keskin kılıç |
Hüsameddin | Erkek | Arapça | 1. Dinin keskin kılıcı. 2. Mevlananın halifesi olan Hüsameddin Çelebi, Mevlananın Mesneviyi dikte ettirdiği kişidir. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır. |
Hüsamettin | Erkek | Arapça | Keskin kılıç / Dinin keskin kılıcı |
Hüseyin | Erkek | Arapça | 1. Küçük sevgili. 2. Hz. Muhammed (s.a.s.)in torunu, Hz. Alinin küçükoğlu. |
Hüsmen | Erkek | Türkçe | Hüseyinden bozma olarak yapılan isim |
Hüsna | Erkek | Arapça | Çok, en çok, pek çok güzel" gibi anlamlara gelmektedir. |
Hüsni | Erkek | Arapça | Güzelliğe ait, güzellikle ilgili |
Hüsniye | Erkek | Arapça | (bkz. Hüsni) |
Hüsnü | Erkek | Arapça | Çok güzel. |
Hüsnügül | Erkek | Farsça | Gülün güzelliği |
Hüsnügüzel | Erkek | Türkçe | Sarı çiçekli, güzel yapraklı süsbitkisi |
Hüsnühal | Erkek | Arapça | Davranış güzelliği |
Husrev | Erkek | Arapça | Hükümdar, padişah |
Hüsrev | Erkek | Farsça | 1. Padişah, hükümdar, sultan. 2. Hüsrev şirin masalının erkek kahramanı. - Hüsrev: Eserlerini daha çok Farsça yazmış bir Türk şairi ve edibi olup 1253-1325 yıllan arasında Hindistanda yaşamıştır. |
Hüteyn | Erkek | Arapça | Hicaz ve Mısırda dağınık halde yaşayan büyük bir göçebe kabile |
Hüvare | Erkek | Arapça | Berberi kabilesinin en önemlilerinden birinin adı |
Hüvel | Erkek | Arapça | Manasi ( O ) demektir, yani hüvel baki, O Allah C.C. Ebedi dir manasina kullanilir. Kur’an-ı kerim de geçen bir kelime. Mehmet Emin adlı ziyaretçimiz tarafından düzeltilmiştir. |
Hüveyda | Erkek | Farsça | Açık, apaçık, belli, besbelli, zahir |
Hüyem | Erkek | Arapça | Çok büyük aşk. Anlamının yanlış yada eksik olduğunu düşünüyorsanız bize ulaşabilirsiniz. |
Hüzey | Erkek | Arapça | Kuzey Arabistanda büyük bir Arap kabilesi |
Huzeyfe | Erkek | Arapça | Peygamber efendimizin sır katibinin adı. |
Huzur | Erkek | Arapça | Baş dinçliği, gönül rahatlığı, dirlik, erinç |
Hüzzam | Erkek | Farsça | Türk müziğinin en eski birleşik makamlarından |
- bebek isimleri
- H harfi
Tepkini Göster
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Yorumlar
Sende Yorumunu Ekle